Bugün aklımda, birbirine bağlı olduğunu düşündüğüm iki ayrı hadise var. Birisi iktisadi, öteki siyasi. Birisi geçen hafta oldu, ikincisi bu haftanın konusu olacak.
İktisadi olan haberle başlayayım: Amerikan e-ticaret devi Amazon, Ocak 2020 sonu itibariyle, Trilyonerler Kulübü’ne girdi ve çıktı geçtiğimiz Cuma günü. Böylece Apple, Microsoft, Alphabet ile birlikte Amazon da ilk kez piyasa değeri 1 trilyon dolar olan şirketler arasına katılmış oldu.
Şimdi geleyim hadisenin siyasi olanına, bu Pazartesi, Şubat’ın 3’ünde, Amerika’nın Iowa (Ayova) eyaletinde Demokratik Parti’nin toplantısı var. Ayova parti toplantıları 1800’den beri yapılıyor. Burada hem eyaletin parti delegeleri seçiliyor, hem de partinin başkan aday adaylarının güçleri sınanıyor. Anketlere göre, Pazartesi günkü Demokratik Parti toplantısının yıldızı, bir süre önce, “demokratik sosyalist” olduğunu açıklayan aday adayı Bernie Sanders. Gerçi Ayova parti toplantısının oylama sonuçları hafta başı itibariyle, bir skandala dönüştü, ama ortadaki soru değişmedi, bana sorarsanız: Peki, Amerika’da sosyalist olmanın getirisi nasıl oluyor da artıyor?
Ben Amerika’da sosyalist olmanın artan getirisi ile Amazon’un trilyonluk piyasa değerinin birbirleriyle alakalı olduğunu düşünüyorum ve burada bizim için de bir hisse var gibi geliyor: Z kuşağının geleceği giderek zorlaşıyor sanki. Gelin önce kıssayı dinleyin.
Millennial’lar ya da Y kuşağı, ebeveynlerinden daha ileriye gitmedi
Yapılan çalışmalar, Amerikan rüyasının artık benim doğduğum 1960'lı yılların başındaki gibi gibi olmadığını gösteriyor. 1940’larda doğanların yüzde 90’dan fazlası, ebeveynlerinden daha fazla gelir elde edebiliyormuş Amerika’da. 1980’den sonra doğanların ise ancak yüzde 50’si anne ve babalarının aynı yaşlarda elde edebildiğinden daha fazla gelir elde edebiliyor. Ne oluyor? Amerika’da sosyal mobilite eskisi gibi kolay değil. Harvard’dan Raj Chetty meseleyi nasıl gördüğünü burada anlatıyordu. Doğrusu yalnızca büyük veri seti ile nasıl çalışılır, doğru soru nasıl sorulur diye bile izlemenizi öneririm.
Eskiden Amerikan rüyası demek, ortalama gelir açısından “Ben babamdan ileri, oğlumdan geriyim.” demek gibi bir şeydi. Ama artık bu değişti. Bu ne demek? Yukarıya doğru sosyal mobilite artık eskisi kadar kolay değil. Raj Chetty’nin konuyla ilgili grafiği şöyle:
Bu tartışmaya sanırım artık şu hususu da eklemek lazım. 1979–2019 arasında Amerika’da verimlilik artışı yüzde 69,6, aynı dönemdeki saatlik ücrette ise artış yüzde 11,6. Amerikan düşünce kuruluşu Economic Policy Institute (https://www.epi.org/productivity-pay-gap/) ücretle verimlik arasındaki giderek artan farkı farkı sorguluyordu geçen elli yılda, doğal olarak. Nedir? Artık, Karl Amcanın artı değerinin giderek daha azalan bir bölümü işçilere aktarılıyor. Çünkü yeni teknolojiler 1980’den beri dünyayı, hayatlarımızın örgütlenme biçimini, iş yapma biçimimizi yeniden şekillendiriyor. Hal böyle olunca, Amerika, bu aralar, bir nevi, sosyalizmi keşfediyor.
Amazon hayatımızı hem kolaylaştırıyor, hem de zorlaştırıyor
Bugünlerde Amerikan rüyası nasıl yeniden canlanır diye ortalıkta pek çok tartışma var. Ama öyle duruyor ki, Y kuşağından bir sonra gelen Z-kuşağının işi daha da zor olacak. Onlar 1990’ların ortası ya da sonunda doğup, şimdilerde çalışma hayatına katılmaya başlayacak olanlar. Ücretler artmayacak, küresel ısınma çok daha belirginleşecek. Batı’da artan yaşlılık krizi ile nüfusun genç olduğu ülkelerden akın akın gelen göçmenler arasında kalacaklar, bu gidişle. Bir yandan yeni teknolojiler bildiğimiz meslekleri değiştirecek, öte yandan, sayıları sürekli olarak artacak mültecilerle rekabet edecekler. Bir nevi, duble riziko. Hayatları giderek zorlaşacak artan eşitsizliklerle .
İsterseniz şöyle sorayım: 2030 yılında nasıl bir dünyada yaşıyor olacağız? 2030 yılının beşeri sermayesini 1975–2005 arasında doğanlar oluşturacak. Bir nevi, geç Y ve Z kuşağı karması. İşte bu yeni dünyanın nasıl bir dünya olacağını en iyi Amazon şirketinin elektronik ticaret tecrübesi anlatıyor sanırım. 2030 yılı dünyası Amazon devri olacak bir nevi. Konumuz da şu, bu durumda: Amazon devrinde ayakta kalmak için ne yapmak gerekir? Bugün girişi yapalım.
Bir taraftan bakarsanız, işler tıkırında. Ne isteseniz, bir tık uzakta. Kitap öyle, ilaç öyle, yemek öyle. “Getir” diyorsunuz, evinize getiriveriyorlar. Hoş tabii. Rahatlık.
Ama öte yandan, iş yapma biçimimizin tamamı, değer zincirinin her aşaması aynı anda aynı hızla değişmiyor. Emir ya da talep toplama hızla dönüşüyor dijitalleşme ile birlikte. Gelin görün ki; malın üretimi, paketlenmesi ve teslimi aşamaları farklı hızlarla farklı biçimlerde dönüşüyor.
İş süreci, bu yavaş dönüşen kısımlarda, eskisi ile kıyaslandığında daha mekanik, daha az nitelik gerektiren, daha az insani ve daha çok tehlikeli oluyor. Ayrıca iş sürecinin bu geç intibak eden aşamalarında gereken beceri düzeyi giderek azaldığı için ücretler de yukarıya doğru intibak etmiyor.Amazon deneyimi bize tam da bunu anlatıyor. Amazon diyorum ama iş “Çin’de de farklı değil. Aynı. Amazon ilk başlamıştı yalnızca. Aynı bankamatik der gibi, Amazon.
Ne olmuyor? Teknolojik gelişme ile birlikte, insanlar, Marks ve Engels’in Manifesto’da bize anlattığı gibi, “sabahları balığa çıkacakları, öğleden önce yeni okudukları kitabı tartışacakları” boş zamanla dolu bir yeni yaşama geçmiyorlar. Hayatın renkliliği bir kez daha teorinin biteviye griliğini yeniyor, Vladimir İlyiç üstattan öğrendiğimiz gibi. İnsanlar daha çok çalışıyorlar, daha sıkılıyorlar, daha az kazanıyorlar. Neden? Şu anda bir teknolojik geçiş sürecinin içinde olduğumuz için elbette.
Gençler, bu dijital geçiş süreci düşünülerek, hayata hazırlanmadıkları, geçiş dönemi becerilerini kazanmadıkları, geçmişe ait bir müfredat, dünün sınıf içi öğretim dinamikleri ile yetiştikleri için işimiz zor elbette. Sonuçta Amazon devri, hem cennetimiz, hem de cehennemimiz olmaya aday. Hayatımızı hem kolaylaştıracak, hem de zorlaştıracak. Z kuşağının işi neden zor olacak? Geçiş dönemi kuşağı olduğu için elbette. Son derece “ilginç” bir dönemde yaşayacaklar. Aynı Çin laneti gibi ilginç bir dönemde yaşayacaklar, çalışacaklar.
Aynı zaman diliminde, Amerikan şirketi Amazon’un 1 trilyon barajını aşarak, Trilyonerler Kulübü’ne dahil olması ile “sosyalist” Bernie Sanders’ın Demokratik Parti aday adayları arasında öne çıkmasından daha doğal ne olabilir böyle bakarsanız. Bir nevi, birbirlerini tamamlıyorlar. Amazon dünyayı değiştirdikçe, sosyal uyum bozuluyor. Bozulan uyum, yeni siyasi talepler üretiyor, sağ ve sol popülizm boşuna ortalığı sarmıyor. Neredeyiz? Daha başlangıcın sonunda bile değiliz, başlangıcın başındayız. Hazır mıyız? Hayır.
Bu köşe yazısı 03.02.2020 tarihinde Dünya Gazetesi’nde yayımlandı.