MIT Technology Review dergisi üç yıldır bir Yeşil Gelecek Endeksi hesaplıyor. Burada 76 ülke beş kategoride sıralanıyor. Türkiye, 2023 Yeşil Gelecek Endeksi’nde 76 ülke arasında 63'üncü sırada yer alıyor. Listenin en başını Kuzey Avrupa ülkeleri çekiyor. Orayı geçelim. Güney Kore 8'inci sırada. Kore, yeşil Gelecek Endeksi’nin bütün alt kategorilerinde Türkiye’ye fark atan tek G20 ülkesi bu arada.
Türkiye endeksin iklim politikası kategorisinde G20 ülkeleri arasında sonuncu sırada yer alıyor. Türkiye 69, Rusya 68'inci sırada. Ne diyeyim? Zaten yeşil gelecek endeksinde Rusya’dan sonra en kötü iklim değişikliği performansına sahip ikinci ülke Türkiye. Kötüler listesinde üçüncü sırada ise Suudi Arabistan var. Suudi Arabistan’ın iklim değişikliği ile mücadele performansı Türkiye’deb iyi.
Ben son dönemde, Türkiye’ye rakip olarak üretimin kaydırıldığı, değer zincirlerinin yeniden yapılanmasında rakibimiz olmaya aday, Fas ve Portekiz’i merak ettim endekste. Küresel değer zincirlerinin yeniden yapılanmasında geçen hafta en çok bu ülkelerin adını duydum Ankara’da. El Corto Inglés örneklerden biriydi duyduğum. Size yakında kervanın nasıl gidiverdiğini, nasıl dağlar başında kalakaldığımızı anlatmayı planlıyordum. Bakın onlar da bize fark atıyor doğrusu. Portekiz Yeşil Gelecek Endeksi’nde 18'inci sırada. Fas ise 38'inci sırada. İspanya zaten 10'uncu sırada. Ne diyeyim? Bravo size. “Türkiye’nin önünü kesmeyin” diyorum ama kesiyorsunuz işte.
TOGG bu yıl endekste yüzümüzü ağarttı, yoksa Türkiye Rusya ile listenin en dibi için yarışıyordu
Yukarıdaki grafik Türkiye’yi G20 ülkeleri ile kıyaslıyor. Ne görüyoruz? Yeşil Gelecek endeksi sıralamasında listenin en dibi için Türkiye Rusya ile yarışıyor.
Hangi Rusya? Yeşil dönüşüm sürecinin bir numaralı kaybedeni olmaya aday olan ve bu nedenle morali bozuk olduğu için, orada burada hadise çıkaran, bu arada en son Ukrayna macerasına saplanan Rusya. En son Medvedev döneminde teknolojik sıçramayı deneyip, bir türlü beceremeyen Rusya. Hatırlayın daha önce de ifade etmiştim. İmalat sanayi ihracatı açısından bakıldığında artık bir Körfez ülkesi haline gelmiş olan Rusya. bakın onu da buraya koyayım.
Türkiye iklim değişikliğinde bu durumu hak etmiyor
Türkiye’nin başka metrikleri ile kıyaslandığında iklim değişikliği gündeminde vaziyetimizin iyi olmadığını kolaylıkla görmek mümkün. Halbuki iyi gidiyorduk. 2015 yılında ilk imzacılarından olduğumuz Paris İklim Anlaşması’nı, 2021'de nihayet Meclisten geçirip onaylamıştık. Cumhurbaşkanımız 2053'ü Türkiye’nin net sıfır yılı olarak ilan etti ve ne zaman karbon nötr olacağımıza karar verdik 2021'de.
2022'de İklim Şurası’nda hem 2053 hedefini teyit ettik hem de yol haritamızı ortaya koyduk. 2023'te açıklanan Orta Vadeli Program da 2053 hedefini teyit etti. Geçenlerde Cumhurbaşkanının açıkladığı 12'inci Beş Yıllık Plan da 2053 net sıfır yılı hedefini bir kez daha teyit etti.
Bu arada, TOGG (Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu) Türkiye’de elektrikli vasıta üretimi için 1 milyon 200 bin metrekarelik bir fabrika açtı. Türkiye bu yatırımı güçlü bir biçimde destekliyor. Karbonsuzlaşma gündemi için bu yatırımın önemi MIT Yeşil Gelecek Endeksi raporunda özellikle vurgulanıyor. İlginç olan şu ki, memlekette yeşil dönüşüm için somut başka bir destek görmedik daha.
2053'ü Kanunlaştırın
İklim Kanunu’nu daha çıkaramadık ama hazırlıklar sürüyor. Türkiye iklim değişikliğinde halen politikasız. Şirketler kesimi yönsüz salınıyor. Küresel iklim değişikliği gündeminin ciddi olduğuna Türkiye’de nasıl ikna oluruz? Nasıl harekete geçeriz? Öyle anlaşılıyor ki, ortada ciddi bir ikna problemi var.
Doğrusu ya, ben İklim Kanunu’nun son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Öyle anlaşılıyor ki, hazırlıklar daha çok Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) tasarlamak için bir yasal çerçeve oluşturma yolunda. Karbon fiyat ve karbon vergileri aslında Türkiye için vergi reformu demek. Türkiye’nin güçlü bir Net Sıfır Yasası’na ihtiyacı var. Bu nedenle, İklim Kanunu’nu 2053 net sıfır hedefini kanunlaştırmak ve bu çerçevede dağıtılacak kamu desteklerini tanımlamak için kullanmak lazım. Nedir? Türkiye’nin kamu desteklerinin nasıl dağıtılacağını düzenleyen bir sisteme bir İklim Fonu’na ihtiyacı var. Hemen.
Ancak ortada aynı TOGG için tasarlandığı gibi somut bir biçimde tasarlanmış bir destek programı olduğunda, özel kesim harekete geçiyor. Ancak İklim Fonu biçimlendiğinde, hem ülkenin hem de şirketlerimizin bir iklim politikası olacak gibi duruyor.
Maliyeti artırırken, finansmanın ucuza nasıl yapılacağını da ortaya koymak önemli. Geldiğimiz noktada, seçim sonrası başlayan makul ekonomi politikalarına dönüş sürecinin artık iklim fonu ile desteklenmiş bir yapısal reform programına ihtiyacı var. Nasıl olacak? Yakında anlatmaya başlayayım. Bana öyle geliyor ki Türkler Avrupalılardan çok Amerikalılara benziyorlar müşevvikler söz konusu olduğunda. Yanlış yapanın maliyetini artırmak yerine, doğru yapanın yükünü hafifletin, o vakit.
İsterseniz ciddiyet için gerekenleri kısaca özetleyeyim. Birincisi, 2053 net sıfır yılını kanunlaştır. İkincisi, yeni büyüme stratejisinin temel teşvik enstrümanı olarak İklim Fonu’nu kur. Üçüncüsü, ETS ile karbon fiyatlamasını ve karbon vergilerini içeren vergi reformunu açıkla.
Aksi takdirde durum ortada. 20'inci yüzyıldan kalma işlerle 21'inci yüzyılı kazanmak imkansız. Cumhuriyetin ilk yüzyılı bir başarı öyküsüdür. Bu politikasızlıkla ikinci yüzyılda Türkiye alan kaybeder. Yazık olur. Şimdiden uyarmış olayım hepinizi.
Bu köşe yazısı 23.10.2023 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi’nde yayımlandı.
Originally published at https://www.tepav.org.tr.