Meğer yeşil ve dijital dönüşüme pek münasebetsiz bir vakitte yakalanmışız

güven sak
4 min readNov 27, 2021

güven sak

Dünya hâli işte böyle… Kimse “Aman işleri Türkler için kolaylaştıralım, küresel pandemiden çıkış sürecinde işler zaten zorken, akıllarına gelmiş ekonomide yeni bir şey deniyorlar” diye özel olarak düşünmüyor. Nasıl intibak edeceğimizi, kırılganlıklarımızı nasıl azaltacağımızı önce bizim düşünmemiz lazım. Ama Türkiye lay lay lom… İlle de yeni bir şey deneyecek. Doğrusu ya, yeşil ve dijital dönüşüm sürecine pek münasebetsiz bir zamanda yakalandık. İşimiz her ne ise bu yeni şeyle birlikte artık katmerli zor.

Pandemiden yeşil yeni mutabakatla çıkmak zaten belirsizlik üzerine belirsizlik eklemekti. İlk kez bu krizden çıkışta kimse eski duruma geri dönmeyi hedeflemiyor (there is no bouncing back), hep birlikte mutasavver bir yeni duruma doğru sıçrayacağız (It’s about bouncing forward). Kitapta yazmayan yeni bir şeyi zaten deneyeceğiz. Paris İklim Anlaşmasını onayladık, 2053 net sıfır yılı dedik, yola çıktık bir nevi.

Şimdi bir de bunun üzerine ne olduğu belli olmayan yeni bir şey daha eklemek yalnızca başlangıç koşullarını bozuyor, kırılganlıklarımızı artırıyor gibi geliyor bana doğrusu. Meğer çok münasebetsiz bir vakitteymişiz dediğim bu. Malum ne YEP’te ne de OVP’de “yeni bir şey” denemekle ilgili bir bölüm yoktu. Meğer ortada ondokuz yıllık hazırlık varmış. Hadi bakalım, buyurun buradan yakın.

İşimiz zor diye düşünürken, aklımda önce Türkiye’nin dünyadan bihaber olması ve derin hazırlıksızlığı vardı doğrusu. Bir idarenin yaptığını ötekinin bilmediği bir keşmekeş içinde kapsamlı bir dönüşüm programı yürütmek zaten zordu. Ankara daha hadisenin farkına varacak, intibak patikası tasarlayacak, finansmanı ayarlayacak ve harekete geçecek diyordum. Ölme eşeğim ölme, bahar gelecek, çayır çimen ortalığı kaplayacak, ben seni çayıra salacağım, bak o vakit nasıl doyacaksın. Şunun şurasında kaldı bir altı ay sık dişini gibi bir nevi. Şimdi hadise artık iyice kontrolden çıktı.

Türk lirası son üç ayda Afgan lirasına karşı yüzde 31,4 değer kaybetti (Bu da yeni bir şey’le birlikte artık yüzde 18'den yüzde 31,4'e yükseldi.)

Geçen hafta ekonomi politikası açısından “Akıldışının Bayram Haftası”ydı ve dönüşüm sürecine ilişkin zorluğumuz katmerlendi. Kutlamalar, Sayın Cumhurbaşkanımızın AKAPE Grup Toplantısı konuşması ile başladı. Derken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) manasız bir biçimde faizi yüz baz puan indirdi. Hadise o kadar manasızdı ki; bankanın faiz indirim açıklamasını okuyanların hiçbiri ne istendiğini anlamadı. Akıldışının bayram haftasında saçmanın şahikasıydı. Derken “yeni bir şey deniyoruz” açıklaması geldi, şaşırdık kaldık.

Benim en çok dikkatimi çeken, Afgan lirası Afgani’nin Türk lirasına karşı değer kazanması oldu doğrusu. Hâlbuki 15 Ağustos’tan bu yana Afganistan bir siyasi kaosun içinde. Afganistan’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Eşref Gani, Amerikan askerleri ile birlikte ülkeyi terk etti. Ordu dağıldı. Ülkede Taliban geçici hükümeti kuruldu. Ancak kimse Taliban’la doğrudan işbirliği içinde olmak istemiyor. Yaptırımlar devrede. Birleşmiş Milletler Afgan bankacılık sisteni çökmesin, ekonomik faaliyet devam etsin diye çare arıyor. Ülkenin nereye doğru gideceği hâlen tam belli değil.

İşte bütün bu şerait içinde, 17 Ağustos’ta 100 lira ile yaklaşık 1018 Afgani alabiliyordunuz. Şimdi 100 lira verdiğinizde 831 Afgani alabiliyorsunuz yalnızca. (Bugün cumartesi itibariyle 775 Afgan lirası ediyor, 100 Türk lirası, değer kaybı yüzde 31,4)

Nedir? Türk lirası Afgan lirası Afgani’ye karşı yüzde 31,4 değer kaybetti. Aynı dönemde Türk lirası Amerikan doları karşısında yüzde 46,3 değer kaybetti zaten. 17 Ağustos’ta 1 Amerikan doları almak için 8,43 Türk lirası veriyorduk. Şimdi 1 Amerikan doları almak için 12,33 Türk lirası ödemek gerekiyor. Ne diyeyim? Yalnızca üç ay içinde… Yok artık!

Sermaye yoğun iktisadi transformasyon kolay olmayacak

Yeşil ve dijital dönüşüm sermaye yoğun bir iktisadi transformasyon demek. Yoğun sabit sermaye yatırımları gerektiren bir dönüşüm sürecini iyi yönetmemiz gerekiyor. Türkiye gibi tasarruf açığı olan bir ülkenin bu dönüşümü gerçekleştirebilmek için yoğun yabancı sermaye yatırımına ihtiyacı var. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını artırabilmek için Türkiye’nin her an her şeyin olabileceği bir ülke olmaktan çıkması gerekiyor.

Ama aynı 2001 yılındaki gibi, şu anda Türkiye’ye net yabancı sermaye girişleri negatif. Mevcut yabancı doğrudan sermaye yatırımlarından yabancıların Türkiye’de gayrimenkul alımlarını ve Türklerin yurtdışına doğrudan yatırımlarını çıkartın, 2002'den beri ilk kez yine negatif bir rakama ulaşıyorsunuz.

Neden böyle? Dan Ariely, bize “akıldışı ama öngörülebilir” olanı anlatmıştı. İnsan davranışlarını yorumlayarak, insani olanı nasıl kavramamız gerektiğini, nasıl bir iletişim stratejisinin doğru olabileceğini anlamamızı sağlamış ve davranışsal iktisadın ne olduğunu bize öğretmişti. Türkiye’de olup biten ise “akıldışı ve öngörülemez”. Öyle işte. O nedenle de kimse risk almak istemiyor. Hem yerli hem de yabancı yatırımcılar. Yatırımcı önünü görmek ister. Türkiye’de ortalık toz duman. Yargı bağımsız ve tarafsız değil. Kural hakimiyeti yok. Kurallar kişilere göre uyarlanıyor. Şimdi bir de millet ‘yeni bir şey’i anlamadığı için döviz krizi çıkardık. Hoş olmadı, doğrusu.

Hadiseye iyi tarafından bakarsanız, Türk sermayesi küreselleşiyor. Kötü olan ise ortada. Türkiye’nin yeşil mutabakata intibakı uzun sürecek. Uzun süreceği için de Türkler için değişim ani ve sancılı olacak. Hazırlıksız yakalanacağız Atlantik’in iki yakasında şekillenmekte olan yeni dünya düzenine. Kötü işte.

Ne demişler? Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, sonra bir baktık ki bir arpa boyu yol gitmiş ve başladığımız yere geri dönmüşüz.

Bu köşe yazısı 22.11.2021 tarihinde Dünya Gazetesi’nde yayımlandı.

Originally published at https://www.tepav.org.tr.

--

--

güven sak

Notes from Turkey and its vicinity: It’s the economy, stupid